İstanbul Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince, adliyenin konferans salonunda dün yapılan duruşmada, Fırat Sarı’nın da aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 20 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulunmuştu.
Tutuksuz sanıklar bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı.
Dava bugün de saat 9:30’da başladı.
“BEN GÖZÜMLE GÖRMEDİM”
İlaçların satışı sorulan Cansu Akyıldırım dedi.
“BENİM YETKİM YOK İNKAR EDİYORUM”
Mahkeme Başkanı, sanık Cansu Akyıldırım’ “Epikrizleri değiştirelim, Cansu’yla iletişim kuralım” denildiğini sorduğunda Akyıldırım, “Formatı atarlarsa sisteme atarım ama değiştirme yetkim yok. Ben o dönemde Birinci Hastanesindeydim. Böyle bir konuşmadan haberim yok.” dedi.
CANSU AKYILDIRIM’IN İFADESİ ALINIYOR
TRG Hopitalist Hastanesi hemşiresi Cansu Akyıldırım’ın ilk olarak ifadesi alındığı belirtildi.
DURUŞMA BAŞLADI
Salonun düne göre neredeyse yarı yarıya daha az kalabalık olduğu belirtildi.
İKİNCİ DURUŞMADA NELER YAŞANDI?
AA’da yer alan bilgilere dünkü duruşmada dikkat çeken savunmalar şöyle:
Tutuklu sanık Deniz Korkmaz, iddianamede yer alan para transferleri kayıtları için hastanelerdeki bazı işletmelerin kendilerine para gönderdiğini ifade etti.
KURTLAR VADİSİ’YLE SAVUNMA YAPTI
Tutuklu sanık Hasan Basri Gök “Devleti soymak milleti soymaktan şereflidir” sözüyle kendini savundu ve bu sözün Kurtlar Vadisi adlı dizide geçen bir replik olduğunu söyledi.
“CİMER’E BEN ŞİKAYET ETTİM AMA TUTUKLUYUM”
Deniz Korkmaz, soruşturmada geçen CİMER şikayetini kendisinin yaptığını ama yine kendisinin tutuklandığını kaydederek, “Asla pişman değilim, hiçbir sorumluluğum yoktur. Hiçbir hastanın canına kastetmedim. Zaten mahkemenin de buna yönelik suçlaması yoktur.” ifadelerini kullandı.
GMZ Sağlık Hizmetleri adlı şirketin sahibi Korkmaz, şirketi kendisinin kurmadığını, tutuklu sanık Fırat Sarı’nın bu şirketi kendisinin üzerine açtığını söyledi. Bunun büyük ve sıkıntılı bir şey olduğunu bilmediğini iddia etti.
Bu davayı kendisinin ortaya çıkardığını söyleyen Korkmaz, “Soruşturmayı başlatan şikayet benim CİMER şikayetim. Korkum olsa böyle bir şeyi yapmazdım.” ifadelerini kullandı.
Sanık Fırat Sarı’nın PKK terör örgütünden ceza aldığını nereden öğrendiğinin sorulması üzerine Korkmaz, “Ben şikayet dikkati çeksin diye yaptım. Başarılı olduğumu da düşünüyorum.” dedi.
Bunun üzerine Sarı’nın avukatı, “Topluma Kazandırma Kanunu” kapsamında, bu bilgiyi yaydığı için Korkmaz’dan şikayetçi olunmasını talep etti.
“ÖRGÜT VARLIĞINI REDDEDİYORUM”
Sanık Hüseyin Günerhan bir örgüt olmadığını söyleyerek, “Örgütün varlığını reddediyorum. Hepimiz farklı hastanelerde çalışıyoruz. Kimse kimseden emir almıyor. Burada bir örgüt yok.” dedi.
Günerhan, ayrıca “Sağlık sisteminde mutlak monarşi vardır. Hiyerarşik sistem vardır. Burada örgüt yoktur. Bir hastanenin aklınıza gelebilecek bütün bölümlerinde çalıştım. İnsan hayatının başladığı ilk noktadan son noktaya kadar her yerde çalıştım. Reyap Hastanesi’nde çalıştığım dönemde Fırat Sarı’yla çalıştım. Günlük paraya ihtiyacımız olduğu zaman sigortasız olarak gece nöbete gideriz, sabah paramızı alırız. İstanbul’da birçok hastanenin yenidoğan bölümünde çalıştım.” dedi.
Günerhan ayrıca burada kimseyi savunmak için konuşmayacağını, bunu da sözlerinin anlaşılması için söylediğini belirtti.
Tutuklu sanık İlker Gönen’le hastanelere baskın yapıldığına dair konuşmasının sorulması üzerine ise “Konuşmada, ‘Çalıştığım kurumda dosyalar uyumludur, herhangi bir sıkıntı olmaz. İsteyen denetime gelebilir’ cevabını veriyorum. Gayet açık değil midir?” ifadelerini kullandı.
Günerhan, sanık Hakan Doğukan Taşçı’yla konuşmasında “Çocukları öldürüyorlar” demesiyle ilgili soruya karşılık da bilgisi olmadığını, muhtemelen iddianamede yer alan Kaya bebekle ilgili konuştuğunu söyledi.
“CİNAYET KOĞUŞUNDA YATTIM BAŞIMA BİRŞEY GELEBİLİRDİ”
Örgüt üyesi olmadığını söyleyen Günerhan, “Burası da örgüt değil. Ben Silivri Cezaevi’nde 6 aya yakın cinayet koğuşunda yattım. Savcılık dosyamda ‘İhmalden kaynaklı cinayet’ dedi. Bana ‘Pardon yanlış yazmışız’ dedi. Ya bana bir şey olsaydı nasıl hesap verecektiler. Ben ailemden çok hasta gördüm, insan kurtardım. Cinayet koğuşunda yattım.” dedi.
İLACI 600 TL’YE ALIP 1000 TL’YE SATTILAR
Tutuklu sanık Hüseyin Gündüz de savunmasında üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini söyleyerek bir tek Hakan Doğukan Taşçı’yı tanıdığını ileri sürdü. “Ondan ilaç aldım. Bu ilaçları nasıl temin ettiğini bilmiyorum. Suç olduğunu bilsem almazdım. Hakan Doğukan’dan Curosurf diye bir ilaç aldım. 600 TL’ye aldığım ilacı bin TL’ye, sosyal medyadan tanıdığım Reşat isimli birine sattım.” dedi.
Gündüz, bu ilaçlardan kazandığı paranın sorulması üzerine, kutu başı 400 lira eklediğini, 50-60 kutu sattığını, buna göre 24 bin lira kazanmış olması gerektiğini ancak tam olarak hatırlamadığını ifade etti.
Savcılık sorgusunda bu satışlardan 100 bin lira kazandığını söylediğinin ifade edilmesi üzerine Gündüz, “İlk defa savcının karşısına çıkıyordum. O anda kabataslak hesap söyledim.” açıklamalarında bulundu.
Gündüz, sanık Taşçı’nın gıda takviyesi adı altında göz damlası üretip eczanelere sattığını, bundan dolayı da kendi satın aldığı ilaçların mümessilden geldiğini sandığını, Taşçı’ya ilaçların nereden geldiğini sormadığını ileri sürdü.
Sanık Gündüz, bu satışlarla ilgili Taşçı’ya pay vermediğini de belirtti.
Sanık avukatlarından biri, duruşmaların geç saatte bitmesi nedeniyle cezaevinde müvekkilleriyle görüşemediklerini belirterek, duruşmanın erken bitirilmesini istedi. Mahkeme başkanı, bunu değerlendireceklerini söyleyerek duruşmaya 15 dakika ara verdi.
Aradan sonra başkan, ilerleyen günlerde duruşmanın daha uzun saatler süreceğini, avukatların müvekkilleriyle görüşmesi için bir sanığı daha dinleyip duruşmayı bitireceklerini ifade etti.
“ÖRGÜTLE ALAKALI HESAP HAREKETİM YOK”
Sanık Fehmi Alperen, 17 yıldır İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 112 Acil Çağrı Merkezi’nde işçi statüsünde, ambulans şoförü olarak çalıştığını, bağlı bulunduğu yerde yenidoğan sevki yapılmadığını söyleyerek “Örgütle alakam yok. Örgütle ilgili hesap hareketim yok.” dedi.
Alperen, ayrıca bir danışmanlık şirketi olduğunu, bu şirketin yurt dışından gelecek hastalarla ilgili çalıştığını belirterek, “Bu hastaların hastane arayışları oluyor. Tarafıma başvurduklarında önerilerde bulunuyorum. Kendi istekleriyle gidip tedavilerini oluyorlar.” dedi.
Anlaşmalı olduğu için hastaneden para aldığını ifade eden Alperen, hastalardan para almadığını ifade etti. Kaya bebeğin sevk sürecinin sorulması üzerine, sanık ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir’e, bebeğin 112’de yer olmadığı için 4 saat Esencan Hastanesi acilinde beklediğini söylediğini, Özdemir’in de Güney Hastanesi’nde yer olduğunu kendisine ifade ettiğini duyurdu.
Aileye Güney Hastanesi’nde yer olduğunu söylediğini belirten Alperen, ailenin de sevki onayladığını söyledi. Tansiyonu yüksek olan ve 4 saat hastanede bekletilen bebekle vicdanen ilgilendiğini savunan Alperen, herhangi bir maddi kazancı olmadığını iddia etti.
CİRO ARTIŞI SORULDU
Mahkeme heyeti üyesi bir hakim, Alperen’e, hastane sahibi ve başhekimlerin usulsüzlüklerden haberdar olduğuna, zaman zaman ciro artışı için sanık Fırat Sarı’ya baskı yaptıklarına dair konuşmasını sordu. Bunun üzerine sanık avukatı, bu sorunun sorulmamasını istedi.
Duruşma savcısı ise Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince heyetin sorusuna itiraz edilemeyeceğini dile getirdi. Soruyu yanıtlayan Alperen, bu konu hakkında bilgisi olmadığını savundu.
DURUŞMA BUGÜNE ERTELENDİ
Alperen savunmasında ayrıca “Burada bir örgüt olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Buradaki arkadaşlar hasta ile doktor arasında iletişimi sağlayan insanlar.” söyledi.
Yaklaşık 9 saat süren ve 5 sanığın dinlenildiği duruşma, bugün saat 09.30’a ertelendi.