Yazdığı kitaplar, yaptığı konuşmalar, katıldığı programlar ve haftalık yazılarıyla dil öğrenim sürecini sürekli bir şekilde toplumun gündeminde tutuyor Prof. Dr. Cem Balçıkanlı. Doğru ve kişisel yöntemlerle başarıya ulaşmanın mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Balçıkanlı’yla yapay zeka ekseninde dil eğitimini konuştuk.
“Yapay zekâ dil öğrenimi sorununu tam olarak ortadan kaldıracak mı? Türkiye’de yabancı dil ders saatleri genellikle yetersiz kalıyor; haftada sadece iki saat ders, dil becerilerini geliştirmeye yetmiyor.”
Çağımız yapay zekâ çağı. Her şey hızlı bir şekilde dönüşüyor. Daha birkaç gün önce hasretle ve sevgiyle andığımız Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün teknolojik araçlarla hazırlanan görselleri sosyal medyada milyonlarca kez paylaşıldı. Yapay zekâ araçları tarafından üretilen sanat eserlerinin orijinallerinden nasıl ayırt edileceğine dair kaygılar almış başını gidiyor. Elbette eğitim de bu hızlı dönüşümden nasibini almakta gecikmiyor. Sadece robotların yönettiği okullar mı yapay zekâ tabanlı araçların öğrencilerin performanslarını izlerken gizlilik ihlallerinin yaşanması mı daha ürkütücü? Kestirmek güç. Zaman zaman kendimizi 1984 adlı romandaki Winston karakteri gibi hissederken de buluyoruz.
Eğitimle ilgili bu gelişmelerin yakından takip edildiği bir diğer alan da hep dil eğitimi oluyor ve en çok da şu soruyla gündeme geliyor.
Hocam isterseniz en genel soruyla başlayalım. Yapay zekâ dil öğrenimi sorununu tam olarak ortadan kaldıracak mı?
Yapay zekâ, dil öğrenimini kolaylaştırma potansiyeline sahip olsa da tamamen ortadan kaldırması muhtemel görünmüyor. Yapay zekâ destekli çeviri araçları ve dil öğrenme uygulamaları, insanların daha hızlı ve verimli şekilde yabancı dillerle iletişim kurmasını sağlıyor. Ancak bir dil öğrenmek sadece dilbilgisel kuralları ve kelimeleri ezberlemekten ibaret değil; aynı zamanda kültürel, sosyal ve duygusal bir deneyimdir. O dilde var olmadan, tüm kurallarını bilmek size ne sağlar ki? Dil öğrenimi, insanları farklı kültürleri anlamaya ve empati kurmaya yönlendirir; bu da yapay zekanın henüz tam anlamıyla yerine getiremediği bir unsur.
Öyle anlaşılıyor ki bu yanıt pek çok kişinin hevesini kursağında bırakacak. O halde, sorumuzu biraz daha açalım. Yapay zekâ, dil öğrenimini nasıl etkiliyor ve gelecekte bu süreci tamamen değiştirebilir mi?
Yapay zekâ destekli çeviri araçları ve dil öğrenme uygulamaları, kişiye özel öğrenme imkanı sunuyor. Gelecekte yapay zekanın, dil öğrenme sürecinin insanın çaba göstermesini gerektirmeyen bir hale getirip getiremeyeceği merak konusu. Aslında bu konuda çok olumlu adımlar atılıyor. Chatbotlarla pratik yapmak bu adımlardan biri. OpenAI gibi araçlar dil öğrenenlerin gerçek bir insanla konuşuyormuş gibi pratik yapmasını sağlamak için kullanılıyor. Kullanıcılar, yapay zekâ destekli chatbotlarla günlük konuşmalar yapabiliyor, farklı seviyelerde dil pratiği yaparak geri bildirim alabiliyorlar. Yine bu kapsamda Google’ın Meena ve LaMDA projeleri de insan gibi doğal dilde sohbetler yapma yeteneğine sahip modellere odaklanıyor.
Yapay zekâ dil öğrenmeyi ortadan kaldırabilir mi, yoksa dil öğreniminin insani boyutlarını koruyabilir miyiz?
Daha önce de belirttiğim gibi; dil öğrenmek, sadece dilbilgisi kurallarını anlamaktan ziyade kültürel ve sosyal bir beceriyi geliştirme sürecidir. Bu süreçte insanın edindiği deneyimler, empati yeteneği ve kültürel farkındalık gibi kazanımlar yapay zeka ile elde edilebilir mi? Sanmam. Ancak benim de kullanmaktan keyif aldığım uygulamalardan olan Duolingo‘nun yapay zekâ algoritmaları, kullanıcıların öğrenme hızını izleyerek, en çok zorlandıkları konulara göre kişiselleştirilmiş ders içerikleri sunuyor. Bu konuda değinmek istediğim diğer araç ise Memrise. Özellikle konuşma pratiği yapmak isteyen kullanıcılar için Memrise, yapay zekâ kullanarak öğrencilere telaffuz geri bildirimi veriyor. Bu araçları elbette çoğaltmak mümkün.
Yapay zekânın sunduğu anlık çeviri teknolojileri, çok dilli olmanın yerini tutabilir mi?
Tutmaz. Yapay zeka ile geliştirilen anlık çeviri araçları, dili konuşmadan da iletişim kurmayı mümkün hale getirebilir. DeepL ve Google Translate, son zamanlarda inanılmaz bir ivme kazandı. Bu sistemler, dil öğreniminde özellikle kelime anlamlarını ve cümle yapılarını anlamaya yardımcı oluyor. Benzer şekilde, Microsoft‘un Immersive Reader isimli aracı okuma becerilerini geliştirmek isteyenler için sayısız fırsat sunuyor. Ancak bu araçlar, çok dilli olmanın avantajlarını veya kültürel nüansları ne kadar kapsayabilir? Şöyle düşünün Victor Hugo’nun Sefiller isimli müthiş eserini kendi dilinde okumanın keyfi başka nerede olabilir? Ya da Dostoveyski’nin Suç ve Ceza’sında ana karakter Raskolnikov‘un manevi ıstırabını ve ahlaki ikilemlerini anlattığı sahneleri Rusça okumak ve anlamak müthiş bir duygu olmaz mıydı? Estetik boyuta ulaşmakta eksik kalıyor.
Yapay zekânın dil öğrenimindeki rolü, hangi yaş grubunda nasıl bir etkide bulunacak?
Özellikle çocukların dil öğrenim süreci, zihinsel ve sosyal gelişim açısından önemlidir. Yapay zekanın bu sürece dahil olması, çocukların dil öğrenme deneyimlerini nasıl etkiler? Yetişkinlerde daha hızlı ve hedefe yönelik bir öğrenme sağlarken, çocuklarda öğrenme sürecini yüzeysel hale getirebilir mi? Bunlar da duygusal boyutlar açısından değerlendirildiğinde pek sisli alanlar olarak kalıyor. Ancak yine de tüm yaş grupları açısından bir etkiyi göreceğimizi öngörüyorum. Mesela, 5-12 yaşındaki çocuklar için dile maruz kalma ve oyunlaştırılmış öğrenme en çok ön planda olan boyutlar olacaktır. 13-18 yaş aralığındaki çocuklar da yapay zekâ araçlarından özellikle konuşma ve telaffuz pratiği yapma açısından yarar sağlayabilir. Yetişkinler içinse özel ders niteliği kazanma potansiyeline sahip bir durum söz konusu. Dil öğrenme süresini kısaltma, esnek programlar sunması ve gerçek yaşam senaryoları oluşturması bu gruptaki bireylerin en çok fayda göreceği alanlar olur.
Yapay zekâ çağında dil eğitimini konuşuyoruz ama benim aklıma ülkemizdeki dil öğrenme konusunda sorun yaşayan bireyler geldi. Öncelikle isterseniz dil eğitimindeki sorunları bir mercek altına alalım mı?
Bu soruyu sormayacaksınız diye çok korkuyordum. İyi ki sordunuz. Bu sorunları ele alırken ders saatleri, öğretim yöntemleri, ölçme-değerlendirme, öğretmen nitelikleri, materyal eksiklikleri ve program çeşitliliği gibi temel alanları değerlendirmek gerekiyor.
Değerlendirelim hocam.
Türkiye’de yabancı dil ders saatleri genellikle yetersiz kalıyor; haftada sadece iki saat ders, dil becerilerini geliştirmeye yetmiyor. Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında, dil öğrenme süreci sadece dersle sınırlı kalmamalı, öğrencilerin günlük yaşamlarında dile maruz kalmaları sağlanmalıdır. Öğretim yöntemleri de önemli bir etken. Türkiye’de genellikle geleneksel dil bilgisi yöntemleri kullanılıyor, ancak etkili dil öğretimi için iletişime dayalı yöntemler tercih edilmelidir. Ayrıca, dilin sadece ders olarak değil, günlük hayatla bağlantılı bir iletişim aracı olarak görülmesi gerekir.
Bu iyi bir açıklama oldu, hocam. Dil, sadece bir ders değildir. Dil, bir iletişim aracıdır. Peki başka hangi alanlar var?
Ölçme ve değerlendirme sürecinde okuma becerilerine fazla odaklanılması, diğer dil becerilerinin gelişmesini engelliyor. Bu süreçte iletişimsel becerilerin daha fazla değerlendirilmesi önemlidir. Öğretmenlerin dil yeterliliklerinin artırılması, etkili öğretimin sağlanmasında kritik rol oynar. Ayrıca ders kitapları ve materyallerin öğrenci seviyelerine uygun ve ilgi çekici olması gerekir. İşte bu konular üzerinde çalışılması gereken alanlar.
Çok net bir tablo çizdiniz. Peki ben tersten bir bakış açısıyla şöyle sorsam. Yapay zekâ araçları bu sorunların çözülmesinde ne kadar etkili olabilir?
Çok güzel bir soru bu. Bu sorunların yapay zekâ araçları çözümü farklı şekillerde olabilir. Gelin isterseniz madde madde inceleyelim. İlk boyut dile maruz kalma ve pratik yapma imkânını artırma olsun. ChatGPT gibi yapay zekâ tabanlı araçlarla konuşma ve dinleme pratiği yapma imkânı sağlanabilir. Gelelim ikinci noktaya: Yapay zekâ araçları, öğretim yöntemlerini iyileştirme potansiyeline de sahiptir. Öğrencilerin seviyelerine göre kişiselleştirilmiş öğrenme yolları ve etkileşimli materyaller sunarak öğretim sürecini daha etkili ve ilgi çekici hale getirebilir. Tüm öğretim sürecinin ne kadar gerçekleştiğini inceleyen ölçme ve değerlendirme süreçleri de olumlu anlamda etkilenebilir.
En tartışmalı alanlardan biri her zaman bu olagelmiştir, hocam. Sizce yapay zekâ nasıl bir fayda sağlar?
Yapay zekâ destekli araçlarla dört dil becerisini kapsayan otomatik değerlendirme ve geri bildirim sistemi sağlanabilir. Veri analizleriyle öğrenci gelişimi takip edilerek, öğretmenler her öğrenciye özel destek sunabilir. Ayrıca, bu araçlar; öğrenci seviyesine uygun içerikler ve materyaller oluşturarak öğrenme materyallerini daha ilgi çekici hale getirebilir. Çok gerçekçi gibi görünmese de gelelim eğitim dünyasının en önemli unsurlarına. Öğretmenler. Yapay zekâ tabanlı mesleki gelişim platformları, öğretmenlerin dil becerilerini ve etkili öğretim yöntemlerini geliştirmelerine destek olabilir.
Son cümleniz ne olurdu hocam?
Yıllar önce hesap makineleri ilk çıktığında matematik öğretmenlerinin bir kısmı gerçekten kaygı duymuş ve bu cihazların eğitime etkileri hakkında endişeler dile getirmiş. Bu tepkilerin sebebi, hesap makinelerinin öğrencilerin zihinsel aritmetik ve problem çözme becerilerini olumsuz etkileyebileceği düşüncesiymiş. Ancak zamanla eğitimciler, hesap makinelerinin doğru ve kontrollü bir şekilde kullanıldığında matematik öğretimine katkı sağlayabileceğini fark etmişler. İşte tarihte yaşayan bu vaka gibi yapay zekâ araçlarına dil eğitiminde asla sırt çevirmemek gerekir. Bu araçlar, dil eğitimini kişiselleştirme, otomatik değerlendirme ve veri analizi özellikleriyle iyileştirerek Türkiye’nin dil öğrenme potansiyelini artırmak için önemli bir fırsat sunmaktadır.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…