9 Ekim 2009 tarihinde Gazi Üniversitesi’nde akademik yıl açılış töreninde ülkücü bir grubun saldırısına uğrayan ve görme kaybı yaşayan Ö.D.’nin başvurusu, Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlandı. Mahkeme, Ö.D.’nin kötü muamele yasağının ihlal edildiğine hükmederek, 100 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi. Ancak, Ö.D.’nin avukatları bu karara itiraz ederek, olayın yaşandığı dönemde güvenlik görevlilerini saldırı ihtimaline karşı uyardıkları ancak önlem alınmadığını belirttiler.
Olayın ardından Ö.D. savcılığa verdiği ifadede, doğuştan sol göz dokusunda eksiklik olduğunu ve darbe nedeniyle retina yırtılması yaşadığını, bu sebeple görme kaybı yaşadığını ifade etti. İki yıl sonra savcılık, sekiz şüpheli hakkında “kasten yaralama”, “tehdit” ve “hakaret” suçlamalarından iddianame düzenledi. İddianamede, şüpheliler A.E.T., İ.S. ve A.K.’nin Ö.D.’ye tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde zarar verdikleri belirtildi.
Davanın ilk duruşması 10 Mayıs 2011’de Gaziantep 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sanıklar A.E.T., İ.S. ve A.K., farklı duruşmalarda savunmalarını yaparak Ö.D.’ye saldırmadıklarını iddia ettiler. Ancak 22 Ekim 2012 tarihinde dosyaya giren Görüntü İnceleme Tutanağı, A.K. ve İ.S.’nin kavgaya katıldığını, A.E.T.’nin ise olay yerinde bulunduğunu kanıtladı. A.E.T.’nin Ö.D.’ye karşı herhangi bir eylemde bulunup bulunmadığı ise belirsiz kaldı.
Mahkeme, 13 Aralık 2012’de Ö.D.’nin görme kaybının olayla ilgili olup olmadığını tespit etmek amacıyla Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) görüş aldı. ATK raporu, Ö.D.’nin retinasındaki yırtılmanın olayla bağlantılı olduğunu ancak görme kaybının doğuştan gelen eksiklikten mi yoksa olaydan mı kaynaklandığını kesin olarak belirleyemediğini aktardı. Mahkeme, 8 Mart 2016’da gerçekleştirilen 23’üncü duruşmada, Trabzon Kamu Hastaneleri Birliği’nden ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi’nden gelen bilgilerin ardından dosyayı ikinci kez ATK’ye gönderdi. Ancak, ATK 30 Kasım 2016 tarihli raporunda ek bir bilgi sunmanın mümkün olmadığını ifade etti.
25 Mayıs 2017’de görülen son duruşmada Asliye Ceza Mahkemesi, sanıklar A.E.T., İ.S. ve A.K.’nin “kasten yaralama” suçundan beraatına karar verdi. Mahkeme, saldırının meşru müdafaa kapsamında olup olmadığı konusunda şüphe olduğunu ve mahkûmiyet için yeterli delil bulunmadığını belirtti. Kararda, sanıkların üzerine atılı suçu işlediklerine dair yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediği vurgulandı. Ancak 22 Ekim 2012’de dosyaya giren Görüntü İnceleme Tutanağı, A.K. ve İ.S.’nin kavgaya katıldığını kanıtlamıştı.
Dosya istinafa taşındıktan sonra Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, 18 Ekim 2018’de duruşma açılmasına karar verdi. Ancak, 5 Mart 2020’de yapılan 6. celsede, A.E.T., İ.S. ve A.K. hakkında verilen beraat kararlarının kaldırılmasına ve suç bakımından kabul edilen 8 yıllık dava zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle davanın düşürülmesine hükmedildi.
Ö.D.’nin avukatları, zaman aşımı kararının ardından 27 Mart 2020’de konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Başvuruda, failler hakkında ceza yargılamasının makul sürede ve özenle yürütülmediği, suçun hukuki nitelendirilmesinde hata yapıldığı ve düşme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ve tazminat davası açılamaması sebebiyle etkili başvuru hakkının ihlal edildiği belirtildi.
Anayasa Mahkemesi kararında, etkili başvuru hakkının “açıkça dayanaktan yoksun olduğu” ve kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddiayı ise “başvuru yollarının tüketilmemesi” nedeniyle kabul edilemez buldu. Ancak, kötü muamele yasağının ihlal edildiğine hükmeden AYM, Ö.D.’nin 500 bin TL tazminat talebine karşın 100 bin TL tazminat ödenmesine karar verdi.
BİR GÖZÜN DEĞERİ 100 BİN TL
Karara tepki gösteren Ö.D.’nin avukatları Hasan Önder Sulu ve Derviş Karakuş, yaptıkları açıklamada, “Bir gözünü kaybeden müvekkil için 100 bin TL gibi bir tazminatla giderim madden ve manen mümkün değildir. Bu olay, bu topraklarda tesis edilemeyen adaletin elinizi sallasanız değecek milyonlarcasından biridir. Müvekkilimizin başına gelen olayda yargı pratiğimiz bakımından her vakit olan olmuş, sağ görüş sol görüşe üstün tutulmuştur. Son tahlilde müvekkilimiz ve bizim için başka bir ülke, başka bir yaşantı yoktur. Müvekkil gözünü kör edene biz de ömrümüz yettiğince elimizdeki malzeme ve gücümüz yettiği müddetçe şairin dediği gibi; ‘Sonuna kadar sevdaya, sonuna kadar kavgaya, çatlayacak kadar sabırsızlıkla’ diyoruz.” ifadelerini kullandılar.