Kara Harp Okulunun geçen hafta yapılan mezuniyet töreninde kılıçlarını çekerek “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganını atan genç teğmenler hala konuşuluyor. Aslında işin başında bu eyleme AKP içinden tek tük itirazlar gelmiş, MHP’ye yakın çevreler ise teğmenlere destek sunmaya dönük bir tavır belirlemişti. Ancak sonraki günlerde önce Bahçeli, sonra ise Erdoğan sert açıklamalarla konunun gidişatını değiştirdi ve teğmenleri hedef göstermeyi seçti.
Normalde bu eylemin haber değeri bile taşımaması gerekirdi. Türkiye’de Kara Harp Okulunu bitiren gençler Kara Harp Okulunun en değerli mezunu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri olmayıp da kimin askeri olacaklardı? Ya da ona şükranlarını sunmayıp, onu anmayıp kimi anacaklardı? Fakat konu AKP-MHP hattı tarafından yine bağlamı dışına çıkarılarak gündelik çıkarlar için kullanıldı ve bu gençler de buna alet edildi.
Erdoğan’ın dünkü sözleri özellikle sertti. Eylemde bulunan gençleri “kendini bilmezler” olarak tanımladı ve ordunun onlardan “temizleneceğini” söyledi. Pardon da kimi temizliyorsunuz acaba? Mustafa Kemal’in takipçisi olduklarını söyleyen pırıl pırıl gençler mi sizin düşmanınız? Başında olduğunuz ülkenin kurucusuna yönelik bağlılık yemininden bu kadar mı rahatsız oldunuz?
Fakat Cumhur cenahı bunları yapmak zorunda ve yapmaya devam edecek. Çünkü; 1) Türkiye’nin politik ve ekonomik dibe vurmuşluğunda gündem değiştirmeye ihtiyaçları var, 2) Devlet kurumlarında kendilerine biat etmeyen herkesten rahatsız oluyorlar, 3) Bu slogandan bir darbe heyulası çıkararak mağduriyet yaratmaya ve taraftarlarını bunun üzerinden konsolide etmeye çalışıyorlar.
Özellikle Erdoğan, AKP tabanındaki daralmayı engellemek için yine seküler-mütedeyyin zıtlığına oynamayı deniyor. Bunun en kolay yolu da darbe paranoyasını tetiklemek ve bunu da muhafazakârlara karşı bir tehdit gibi sunmak. Bu açıdan bakılınca, Erdoğan’ın bu açıklamayı yapmak için sekiz gün beklemesi ve açıklamayı “İmam-Hatipliler Kurultayı”nda yapması da boşuna değil. Burada sembolik bir anlam söz konusu.
MHP’ye gelince, zaten artık karşımızda milliyetçiliği sadece adında taşıyan bir parti var. Atatürk’ten kopalı çok olmuş. Onlar için bürokrasideki kadrolaşmaları her şeyden mühim.
Hadi onlar bunu yapsın, peki bunlar karşısında CHP ne yapıyor? Birkaç cılız tepki dışında bu gençlere kendilerinin yanında olduğunu gerçekten hissettiriyor mu? O gençler sizce ne düşünüyorlar şimdi? Açıkçası ben, “Evet güvendeyiz, çünkü CHP arkamızda” dediklerini hiç zannetmiyorum. Buna benzer bir eylemi yapmayı düşünebilecek diğer insanlar da böyle bir durumda AKP karşısında yalnız bırakılacaklarını hissetmişlerdir ve bundan sonra tavırlarını ona göre belirleyeceklerdir herhalde. Toplumsal baskı işte böyle oluşuyor.
Eğer CHP kurucu ilkeleriyle ilgili bu toplumsal baskıyı bile engelleyemiyorsa büyük bir problem var demektir. CHP sadece AKP’ye ekonomik açıdan muhalefet etmekten ibaret bir parti değildir, olamaz da. CHP Atatürk’ün mirası olan bir partidir. Laiklik, cumhuriyet, Atatürk vurgularına sahip çıkmazsa CHP’nin örneğin bir Deva Partisi’nden ne farkı kalıyor ki?
Şunu bir kere kabul edelim. TSK zaten anayasal rejimin koruyucusudur ve Atatürk de mevcut rejimde siyaset üstüdür. Anayasada hala Atatürk de, laiklik de, cumhuriyet de yazmaktadır. O halde bunlara bağlılığı dile getirdiler diye teğmenlere dönük bir soruşturma açılması aslında anayasal düzenin de reddidir ve açıkça rejim karşıtlığıdır. Bu durumda, onları savunmak bu kadar meşruyken ve kamuoyu da teğmenlerin yanındayken CHP neden sesini ve eylemini daha fazla yükseltmez ki?
CHP derhal kurultay gündemini kapamalı ve siyasete geri dönmeli. Bunun da ilk adımı teğmenlere sahip çıkılması ve onlara yalnız olmadıklarının hissettirilmesi olmalı. Çünkü iktidarın yaratmak istediği korku iklimini alaşağı edebilmek her şeyden önce değerlerimizi ısrarla savunmaktan geçiyor.