Suriye konulu 22’nci Astana görüşmeleri, Türkiye, Rusya ve İran’ın garantörlüğünde Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapıldı.
Yüksek düzeyde gerçekleşen toplantı 11-12 Kasım 2024 tarihlerinde Astana’da tamamlandı. Toplantıda, bölgesel gelişmelerin Suriye’ye yansımaları değerlendirilirken, sahadaki güvenlik, insani ve ekonomik durum ile terörle mücadele çabaları ele alındı.
İRAN, RUSYA VE TÜRKİYE ORTAK BİLDİRİ YAYIMLADI
Toplantıda, Türkiye’yi Genel Müdür Büyükelçi Mustafa Yurdakul temsil ettiği bildirilirken, bölgesel gelişmelerin Suriye’ye yansımalarının, sahadaki güvenlik, insani ve ekonomik durumun ve terörle mücadele çabalarının değerlendirmesi yapıldı.
Suriye’deki anlaşmazlıkların kapsamlı çözümünün tek yolunun siyasi sürecin canlandırılması imkanları üzerinde durulan toplantının ardından İran, Rusya ve Türkiye temsilcileri ortak bildiri yayımladı.
Ortak bildiri metninde yer alan maddeler şu şekilde:
Astana Formatının Garantör Ülkeleri Olarak İran İslam Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcileri:
1. Son uluslararası ve bölgesel gelişmeleri ele almışlar ve Suriye krizinin kalıcı çözümünde Astana Süreci’nin öncü rolünü vurgulamışlardır.
2. İsrail’in Gazze’de devam eden toplu katliamları ve canice saldırıları ile İsrail’in Lübnan ve Batı Şeria’daki saldırıları hakkında sert kınamalarını ve derin kaygılarını ifade etmişlerdir. Gazze’de acil ve kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve bölgeye insani yardımların engelsiz şekilde ulaştırılmasını teminen BM Güvenlik Konseyi (BMGK) başta olmak üzere uluslararası topluma çağrıda bulunmuşlardır.
Lübnan’da acil ateşkes çağrısında bulunmuşlar, BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 Sayılı Kararının (2006) uygulanmasının altını çizmişler ve toplu sivil ölümlerin yanı sıra büyük çaplı altyapı yıkımına uğrayan Lübnan’a acil insani yardım ulaştırılmasının lüzumunu vurgulamışlardır. İsrail Silahlı Kuvvetleri tarafından UNIFIL’in kasıtlı olarak hedef alınmasına dair büyük kaygılarını dile getirmişlerdir. Suriye Arap Cumhuriyeti hükümetinin Suriye topraklarında Lübnan’dan göçe zorlanan yüz binlerce insanı kabul etmeye yönelik çabalarına dikkat çekmişlerdir. Söz konusu İsrail eylemlerinin bölge genelindeki olumsuz yansımalarını önlemek üzere istişarelere devam etmeye karar vermişlerdir.
3. Orta Doğu’da şiddetin tırmanmasının Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki duruma olumsuz etkisini kabul etmişlerdir. Lübnan’daki çatışmaların tırmanmasının ardından, Lübnan’dan Suriye topraklarına geçmek zorunda bırakılanlara dair BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), BM teşkilatları ve tüm insani yardım aktörlerinin bir acil durum mukabelesi geliştirmelerinin aciliyetini vurgulamışlardır.
Suriye’deki tüm İsrail askeri saldırılarını kınamışlardır. Bu eylemleri uluslararası hukukun, uluslararası insancıl hukukun ve Suriye’nin egemenliği ile toprak bütünlüğünün ihlali olarak kabul etmişler, bu saldırıları bölgede istikrarı bozucu ve tansiyonu artırıcı olarak tanımışlar ve söz konusu saldırıların durdurulması çağrısında bulunmuşlardır.
İsrail tarafından ihtilafın bölge geneline yayılmasına dair büyük kaygılarını beyan etmişler ve İsrail’in 1 Nisan 2024’te İran’ın Şam’daki Büyükelçiliğinin konsolosluk bölümüne ve İran topraklarına yönelik saldırılarını kınamışlardır.
Özellikle, İsrail’in bu bağlamda aldığı tüm karar ve eylemleri geçersiz sayan ve bunların hiçbir hukuki etkisi olmadığını değerlendiren Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 242 ve 497 sayılı kararları başta olmak üzere, Suriye Golanı’nın işgalini reddeden ilgili Birleşmiş Milletler kararlarının hükümleri dahil, evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk kararlarına uyulması ihtiyacını yeniden teyit etmişlerdir.
4. Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğüne ve BM Şartı’nın amaç ve ilkelerine olan sarsılmaz bağlılıklarını yeniden teyit etmişler ve bu ilkelere herkes tarafından saygı gösterilmesi ve uyulması gerekliliğinin altını çizmişlerdir.
5. Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki on yıllık krizin sonuçlarının aşılması için elverişli koşulların yaratılması ve istikrarın sağlanması için çabaların artırılması gerektiğini vurgulamışlardır.
6. Terörle mücadele edilmesi, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) katılımıyla Suriyelilerin güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüşü için uygun koşulların oluşturulması, siyasi sürecin canlandırılması ve tüm Suriyelilere insani yardımın engelsiz aktarılmasının sağlanması için Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin karşılıklı saygı, iyi niyet ve iyi komşuluk ilişkileri temelinde yeniden tesis edilmesine yönelik çabaların sürdürülmesinin önemini vurgulamışlardır. İki ülkenin de birliği, toprak bütünlüğü ve egemenliğine saygı prensibine tam bağlılık temelinde Türkiye ve Suriye arasında iletişimin devamının önemini teyit etmişlerdir.
25 Nisan 2023’te Moskova’da gerçekleştirilen Savunma Bakanları toplantısında ve 10 Mayıs 2023’te gerçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında alınan kararların takibi mahiyetindeki Rusya, İran, Suriye ve Türkiye’nin dörtlü format çerçevesindeki çabalarını memnuniyetle karşılamışlardır. Bu formatta iletişimin sürdürülmesinin önemini vurgulamışlardır.
7. Terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele etme ve Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğünü zayıflatan ve sınır ötesi saldırılar ve sızmalar dahil olmak üzere, komşu ülkelerin milli güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı gündemlere karşı durma konularında birlikte çalışmaya devam etme yönündeki kararlılıklarını ifade etmişlerdir. 23 Ekim 2024 tarihinde Ankara’da TUSAŞ binasına yönelik gerçekleştirilen saldırı dahil olmak üzere, terörist grupların eylemlerini ve Suriye’nin muhtelif bölgelerinde, farklı isimlerle faaliyet gösteren ve sivil tesisleri hedef alarak sivil kayıplara neden olan terörist grupları kınamışlardır. Suriye’nin kuzeyine dair alınan tüm kararların bütünüyle tatbik edilmesinin lüzumuna dikkat çekmişlerdir.
8. İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki (İGAB) durumu ayrıntılı olarak gözden geçirmişler ve İdlib’e ilişkin tüm anlaşmaların tam olarak uygulanması suretiyle sahada sükunetin korunması gerekliliğinin altını çizmişlerdir. Üçüncü tarafların mevcut durumu daha da istikrarsızlaştırabilecek yıkıcı faaliyetlerine mahal verilmemesine dikkat çekmişlerdir.
İGAB içinde ve dışında sivillere tehdit oluşturan terör gruplarının varlığı ve faaliyetlerine ilişkin ciddi endişelerini dile getirmişlerdir. İnsani durum dahil olmak üzere, İGAB içindeki ve çevresindeki durumun sürdürülebilir şekilde normalleşmesini sağlamak için daha fazla çaba gösterilmesi konusunda mutabakata varmışlardır.
9. Suriye Arap Cumhuriyeti’nin kuzeydoğusundaki durumu ele almışlar ve bu bölgede kalıcı güvenlik ve istikrarın ancak ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğünün korunması temelinde sağlanabileceği hususunda mutabık kalmışlardır. Suriye’nin kuzeydoğusundaki gayrimeşru öz yönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele ve yerel seçim girişimi kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü teşebbüsü reddetmişlerdir. Suriye’nin birliğini zayıflatmayı amaçlayan ve Fırat’ın batısından da gerçekleşen sınır ötesi saldırılar ve sızmalar dahil olmak üzere komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı gündemlere karşı koyma kararlılıklarını yeniden teyit etmişlerdir.
10. Suriye’ye ait olması gereken petrol ve diğer kaynakların yasa dışı olarak ele geçirilmesine ve aktarılmasına karşı olduklarını yinelemişlerdir. Bu eylemlerin ve Suriye ekonomisi üzerine tek taraflı olarak uygulanan yaptırımların olumsuz etkilerine dikkat çekmişlerdir.
11. Terörü destekleyen devletlerin Suriye devletinin birliğini zayıflatan eylemlerini kınamışlardır.
12. Arap aşiretleriyle çatışmalara da neden olan, zorla silah altına alma, barışçıl gösterilerin bastırılması, eğitim alanındaki ayrımcı uygulamalar ve müfredat dayatma ile siyasi eylemlere, gazetecilere, toplanma hakkına ve seyahat hürriyetine getirilen kısıtlamalar dahil olmak üzere ayrılıkçı grupların Fırat’ın doğusunda sivillere yönelik her türlü zulmü karşısında derin endişe duyduklarını ifade etmişlerdir. BM başta olmak üzere uluslararası toplumu bu ihlalleri ortaya koyma çağrısında bulunmuşlardır.
13. Herhangi bir ülkenin, bireysel etnik ve inanç nüfus gruplarının terörist ve ayrılıkçı isteklerinin körüklenmesi ve bahsi geçenlerin silahla donatılmasına dönük her türlü çabasını kınamışlardır.
14. Suriye’de askeri çözüm olamayacağına dair kanaatlerini ifade etmişler ve ihtilafın BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu, BM’nin kolaylaştırıcılığında, Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde, uygulanabilir ve kalıcı bir siyasi sürecin ilerletilmesine yönelik taahhütlerini yeniden teyit etmişlerdir.
15. Soçi’deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresi kararlarının uygulanması amacıyla Astana Formatı garantör ülkelerinin belirleyici katkısıyla oluşturulan Suriye Anayasa Komitesi’nin Suriye Arap Cumhuriyeti’nde siyasi çözümün teşvik edilmesindeki önemli rolünün altını çizmişlerdir. Suriyeli tarafların yapıcı yaklaşımını sağlayarak, çalışmalarına bir an önce yeniden başlaması ve Yazım Komisyonu’nun 9. turunu gerçekleştirmesi çağrısında bulunmuşlardır. Bu bağlamda, sürdürülebilir ve etkili işleyişini sağlamak için, Suriyeli taraflar ile kolaylaştırıcı konumundaki BM Genel Sekreteri’nin Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen’le sürekli angajman yoluyla Komite’nin çalışmalarını destekleme konusundaki taahhütlerini yeniden teyit etmişlerdir.
Anayasa Komitesi’nin faaliyetlerini bürokratik ve lojistik engeller olmaksızın yürütmesi ihtiyacını vurgulamışlardır. Toplantı yeri sorununun aşılması dahil, Komite’nin çalışmalarını kesintisiz şekilde yürütmesi için tüm gerekli koşulların derhal sağlanması çağrısında bulunmuşlardır.
Anayasa Komitesi’nin çalışmalarında, bir anayasa reformu hazırlanması ve yazımı görevini yerine getirebilmesi için Usul Kuralları ve Temel Çalışma İlkelerine riayet etmesi gerektiğine dair inançlarını beyan etmişlerdir.
16. Suriye’deki insani duruma dair ciddi endişelerini dile getirmişlerdir. Ülkedeki insani durumu olumsuz etkileyen ve ayrılıkçı gündemin kolaylaştırılması suretiyle ülkeyi çöküşe götürebilecek, Suriye’nin belirli bölgelerine uygulanan tüm seçici tedbirler ve muafiyetler dahil olmak üzere, uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve BM Şartını ihlal eden tüm tek taraflı yaptırımları kınamışlardır.
Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu (ESCWA) tarafından Temmuz 2024’te yayımlanan ‘Suriye Arap Cumhuriyeti’ne Karşı Tek Taraflı Zorlayıcı Yaptırımların Dinamikleri ve Beklenmeyen Etkileri’ adlı raporun ulaştığı sonuçları ve 2023 yılında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi Özel Raportörü Alena Douhan tarafından Suriye Arap Cumhuriyeti’ne yapılan ziyaretin ilk bulgularında yer alan, tek taraflı zorlayıcı yaptırımların insan hakları üzerindeki etkilerine değinerek tek taraflı yaptırımların kaldırılması gerektiği sonucuna kesin surette varan raporları kayıt altına almışlardır.
17. Uluslararası hukuk ve BM Genel Kurulu’nun 46/182 sayılı kararı doğrultusunda Suriye’ye insani yardımın sürdürülmesinin ve artırılmasının önemini vurgulamışlardır. Bütçe kısıtlamaları nedeniyle Dünya Gıda Programı (WFP) tarafından uygulanan yardım programlarının azaltılmasından kaynaklanan gıda güvensizliği riskinin artması göz önünde bulundurularak, tüm Suriyelilere insani yardım için bağışçılar eliyle yeterli fonun sağlanması çağrısında bulunulmuştur.
Suriye Arap Cumhuriyeti hükümeti tarafından, BM insani kuruluşlarının Türkiye ile olan Bab al-Hawa (Cilvegözü), Bab al Salam (Öncüpınar) ve Al Rai (Çobanbey) sınır geçiş noktalarını kullanabilmelerini sağlayan iznin uzatılmasının altını çizmişlerdir. Suriye’nin kuzeybatısına yönelik BM sınır ötesi ve çizgi ötesi yardımları dahil olmak üzere, BM tarafından onaylanan tüm usul ve yöntemlerle tüm Suriyelilere kesintisiz insani yardım ulaştırılmasının sürdürülmesinin önemini vurgulamışlardır.
İnsani yardımların ulaştırılmasının önündeki engellerin kaldırılması ve ayrımcılık, siyasileştirme veya ön koşul gözetmeksizin ülke genelindeki tüm Suriyelilere yönelik insani yardımların artırılması gereğini vurgulamışlardır.
18. Suriye’deki insani durumun iyileştirilmesi ve siyasi çözüm sürecinde ilerleme sağlanmasını desteklemek amacıyla uluslararası toplumu, Birleşmiş Milletleri ve insani kuruluşlarını, temel altyapı varlıkları olan su ve elektrik tedarik tesisleri, sanitasyon, sağlık, eğitim, okullar, hastanelerin restorasyonu ile uluslararası insancıl hukuka uygun mayın temizleme faaliyetleri dahil erken toparlanma ve dayanıklılık projelerinin hayata geçirilmesi suretiyle tüm Suriyelilere yönelik yardımlarını artırmaya çağırmışlardır.
19. Mültecilerin ve yerlerinden edilmiş kişilerin Suriye’deki ikamet yerlerine güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüşlerinin kolaylaştırılması, geri dönüş hakları ile bu süreçte desteklenme haklarının teminat altına alınması ihtiyacını vurgulamışlardır. Uluslararası topluma Suriyeli mültecilere ve yerlerinden edilmiş kişilere gerekli desteği sağlama çağrısında bulunmuşlar, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) ve diğer uzmanlaşmış uluslararası kuruluşlar dahil olmak üzere ilgili tüm taraflarla angaje olmayı sürdürmeye hazır olduklarını yeniden teyit etmişlerdir. Suriyelilerin gönüllü ve onurlu geri dönüşleri için Suriye’de gerekli koşulların oluşturulmasına yönelik çalışmaların sürdürülmesinin önemine dikkat çekmişlerdir.
20. Suriyeli taraflar arasında güven tesisi için gerekli ve etkili olduğu kanıtlanmış benzersiz bir mekanizma olan Tutukluların/Alıkonulanların Serbest Bırakılması, Cenazelerin Teslimi ve Kayıp Kişilerin Belirlenmesine İlişkin Çalışma Grubu çerçevesinde tutukluların/kaçırılanların karşılıklı salıverilmesi operasyonlarının sürdürülmesi hususundaki kararlılıklarını yinelemişlerdir. Tutukluların / kaçırılanların serbest bırakılması için müşterek çabaların artırılmasına karar vermişlerdir. Cenazelerin teslimi ve kayıp kişilerin kimliklerinin belirlenmesi konularını dahil etmek suretiyle Çalışma Grubunun faaliyetlerinin genişletilmesi ihtiyacı üzerinde mutabık kalmışlardır. Grup içindeki faaliyetlerin artırılması arzusunu memnuniyetle karşılamışlardır.
21. Astana formatına gözlemci olan Ürdün, Irak ve Lübnan heyetlerinin yanı sıra Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi temsilcilerinin katılımını memnuniyetle karşılamışlardır.
22. Kazakistan makamlarına, Astana formatında Suriye konulu 22. Yüksek Düzeyli Toplantıya Astana’da ev sahipliği yapmalarından ötürü içten teşekkürlerini sunmuşlardır.
Astana sürecinin başlatıcısı olan ve bu benzersiz çok taraflı mekanizmanın sorunsuz işleyişini sağlamak için her zaman yer sağlayan ve konukseverlik gösteren Kazakistan tarafının Suriye ile ilgili uluslararası toplantılara ev sahipliği yapan bir ülke olarak oynadığı özel role vurgu yapmışlardır.
23. 19 Temmuz 2022 tarihli Üçlü Zirve’nin Ortak Bildirisi’nde kayıtlı bir sonraki Zirve’nin Rusya Federasyonu’nda yapılmasına ilişkin mutabakatı not etmişlerdir.
24. Astana formatında Suriye konulu 23. Yüksek Düzeyli Toplantı’yı 2025 yılının ilk yarısında gerçekleştirmeyi kararlaştırmışlardır.