İlerleyen yaşla birlikte görülme sıklığı artan, kalbi ve damar sistemini olumsuz etkileyen kalp ve damar hastalıkları, (kardiyovasküler hastalıklar) Dünya Sağlık Örgütü’ne göre küresel bir halk sağlığı sorunu olarak dünyada her üç kişiden birinin ölümünden sorumludur. Bu bağlamda, yaşanan herhangi bir belirtinin erken evrede saptanması oldukça büyük bir önem taşımaktadır.
Damar hastalıklarının tanısında en yaygın olarak kullanılan yöntemlerden biri, halk arasında anjiyo adı verilen, kelime anlamı damarların görüntülenmesi olan anjiyografidir. Başka bir deyişle, beyin, kalp, karaciğer gibi organlara bağlı damarların ayrıntılı bir biçimde incelenmesini sağlayan bir görüntüleme yöntemidir. Bu nedenledir ki, tıp literatüründe anjiyo işlemi, incelenen organın ismi ile kullanılır. Kalp için koroner anjiyografi, beyin için serebral anjiyografi, böbrek için yapılana da renal anjiyografi adı verilir.
Anjiyo, kan damarlarının taramada görünebilmesi için sıvı kontrast bir maddenin damar yoluyla vücuda verilmesi, böylelikle kan veya lenf damarlarında tıkanıklık olup olmadığının anlaşılması amacıyla görüntülenmesidir. Kalp krizi ve damarların tıkalı, hasarlı veya anormal olduğuna dair belirtiler görüldüğünde; yani şiddetli göğüs ağrıları, ritim bozuklukları, kalp yetmezliği, anjiyo geçmişi olanlarda tekrar ağrı oluşması, yakın zamanda geçirirlen kalp krizi veya inme, kalp kapakçığı sorunları, EKG ya da stres testi sonucunun yetersiz ya da olumsuz çıkması gibi durumlarda uygulanır.
İşlem sırasında hastanın aç olması gerekir. Bu nedenle mümkünse gece yarısından sonra hastanın herhangi bir şey yiyip içmesi önerilmez. Hasta, kan sulandırıcı etkisi olan ilaçlar başta olmak üzere kullandığı tüm ilaçları operasyondan önce mutlaka uzman hekime bildirmelidir.
Ameliyat olmayan, minimal bir girişim olarak kabul edilen, kasıktan ya da el bileğinden gerçekleştirilen koroner anjiyografi işleminde, vücuda gönderilen kontrast madde kalbe ulaşır, bu sırada kalp çalışır durumdadır; X ışınları yardımıyla damarların görüntüleri alınır ve bilgisayara aktarılır.
Görüntüleme işlemi sonrasında, çeşitli ilaçlar, balon, stent veya bypass ameliyatı uygulanabilecek tedavi yöntemlerindendir.
Anjiyo sonrasında dikkat edilmesi gerekenler ise bol su tüketmek, sigara ya da alkol kullanmamak ve ilk 24 saat duş almamak olarak sıralanabilir.
Ayrıca, Koroner BT (Bilgisayarlı Tomografi) anjiografi de etkin tetkik yöntemlerinden biridir. Kalp damarları (Koroner BTA), boyun ana damarları, akciğer damarları, karaciğer, böbrek ve beyin damarları ile aort ve bacak damarlarının, kol damarından verilen kontrast madde (boyalı madde) ile kontrastın görüntülenmesi prensibine dayanır. Son yıllarda gelişen çok kesitli bilgisayarlı tomografi ile, oldukça hızlı ve kataterle yapılan anjiyografiye çok yakın sonuçlar veren, yüksek çözünürlükte görüntülemeler alınabilmektedir. Damar yoluyla verilen kontrast madde, kateterle yapılan anjiyografilerde kullanılanla aynı olup, vücuda yayıldığında çok kısa süreli ateş basma hissi, ağızda metalik bir tat ve idrar kaçırıyormuş hissi oluşturmasına rağmen, tüm bu etkiler saniyeler içerisinde kaybolmaktadır. Böbrek hastalığı şüphesi olanlarda, diyabetik hastalarda, ileri yaştaki hastalarda önce böbrek işlevlerini gösteren kreatinin düzeyine bakılmakta ve bunun sonucuna göre çekim yapılmaktadır. BT anjiyografi ile anevrizmalar (damarlarda oluşan baloncuklar), plak birikimleri (damar içi kireçlenmeler), diseksiyon (damar yırtılmaları), darlıklar ve tıkanmalara tanı konulabilmektedir.
Kateter anjiografi halen standart bir yöntem olmasına ve işlem sırasında stent ve balon dilatasyon gibi tedavi yöntemlerinin uygulanabilmesine olanak vermesine rağmen, kateterin damar içerisinde ilerlerken plakların damar duvarından ayrılması ve beyin gibi diğer organlara pıhtı atımı gibi komplikasyonlara nadiren de olsa neden olabilmektedir. Bu nedenle orta ve yüksek risk faktörü taşıyan tüm hastalara BT koroner anjiyografi uygulanabilmektedir.