CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, Düzce’de CHP İl Başkanlığı tarafından düzenlenen İl Danışma Kurulu toplantısına katıldı.
Nazlıaka, konuşmasında kadınların seçme ve seçilme hakkını kazandığı gün nedeniyle kadınların Türkiye’deki güncel koşullarını hatırlattı:
“Kadınlar Türkiye’de kadınların seçme seçilme hakkının kazanmasının yıldönümü ben öncelikle Türk kadınına bir çok gelişmiş ülkeden önce bu hakkın tanınmasını sağlayan ebedi liderimiz, ülkemizin kurucusu ve kurtarıcısı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla özlemle anıyorum. 5 Aralık 1934’te seçme ve seçilme hakkını kazandıklarında ilk seçim 1935 yılında yapılmıştı ve o dönemdeki parlamenter sayısına göre 18 kadın milletvekili ile birlikte parlamentoda kadın temsilcisi olarak dünya İkincisiydik, bugün ise 186 ülke içerisinde en alt sıralarda yer alıyoruz. Suudi Arabistan, Somali ve saymayayım bazı ülkelerde inanmazsınız her biri bizim üzerimizde yer alıyor, onun için eşitlik mücadelemize omuz vermemiz gerekiyor, yürek yüreğe dayanışma içerisinde sürdürmemiz gerekiyor.”
Nazlıaka, çocukların gıda enflasyonu nedeniyle yeterli beslenememesinin geldiği noktaya da vurgu yaptı. Nazlıaka “Hakkını yemeyelim şu an enflasyonda Avrupa birincisiyiz. Faizde dünya birincisiyiz. Sefalet endeksinde OECD ülkeleri içerisinde dünya birincisiyiz. İstihdamda en düşük ülkeler sıralamasında dünya birincisiyiz. Kadın işsizliğinde birinciyiz. Ne yazık ki kadına şiddet meselesinde birinciyiz. Çocuk yoksulluğunda ikinciyiz. Gıda enflasyonunda yine birinciyiz” dedi.
Nazlıaka konuşmasının devamında şunları aktardı:
“Gıda enflasyonunun bu kadar yüksek olmasıyla çok ilintili olarak şu anda ülkemizde 5 yaşın altındaki çocuklarda bodurluk oranı yüzde 10’lara ulaştı. Çocukların sağlıklı gıdaya erişimi giderek zorlaşıyor. Özellikle yoksulluk arttıkça zorlaşıyor. Onun için baktığınızda çocukların sadece yüzde 12’si her gün et tavuk veya balık yiyebiliyor. Yüzde 63’ü makarna ile besleniyor. İktidar ise soyal devlet olmanın gereğini adeta siyasi araca dönüştürmüş durumda yani yapmış olduğu o sosyal destekleri sanki bir lütufmuş gibi gerçekleştiriyor. Anayasal hak olarak görmediği gibi şeffaflık yok, hesap verebilirlik yok, en önemlisi müthiş bir partizanlık var. Yani eğer AKP’li ise bir çok kurumdan destek alabiliyor. AKP’ye uzak bir görüşe sahip ise bu desteklerden mahrum kılınıyor ve sosyal destek verilen yurttaşlarımız adeta bir siyasi rehine olarak görülüyor.”