Atatürk’ün hayata veda ettiği 10 Kasım 1938’in 86. yıldönümünde halk yine Anıtkabir’e akın etti.
Anıtkabir’de Atatürk’ün manevi huzuruna çıkan yüz binler saygı duruşunda bulundu.
Her 10 Kasım’da olduğu gibi Atatürk’ü özlem, sevgi ve saygıyla andı.
Atatürk’ü 20. yüzyılın en büyük lideri yapan kuşkusuz hayata geçirdiği devrimlerdir.
Yüzyıl öncenin ağır koşullarında yaptığı devrimler laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini oluşturur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıl sonra ayakta olmasını sağlayan da bu sağlam temeldir.
Atatürk’ün hayata geçirdiği ve Türkiye’yi çağdaş devletler topluluğuna taşıyan devrim süreci her fırsatta bir karşı devrim süreciyle tarihe gömülmeye çalışılmıştır.
Laik, demokratik, insan haklarına, kadın-erkek eşitliğine, akıl ve bilime dayalı Türkiye’yi dini değer ve kurallarla yönetilen bir devlete dönüştürme çabaları hiç eksik olmamıştır.
Karşı devrim sürecinin son hamlesi 15 Temmuz 2016’da, ABD desteğindeki FETÖ‘nün giriştiği kanlı askeri darbe girişimiydi. İktidarın desteğiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nde önemli komutanlıklara gelen ve ABD‘nin işbirliğiyle güçlenen FETÖ’cüler, 15 Temmuz‘da bir askeri darbeyle karşı devrimi sonuca ulaştırmak istediler ancak başaramadılar.
Darbeye kalkışan FETÖ mensubu asker ve sivil kadroların önünü açan, onları önemli sivil ve askeri görevlere getiren, yargıda etkinleştiren AK Parti iktidarı, bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın ağzından “aldatıldığını” kamuoyuna açıkladı.
Bu gerçek kabul ve ifade edilmesine karşın bugün hâlâ Atatürk’ün, ders kitaplarında, tarihte silikleştirilmesi çabaları sürüyor.
FETÖ’den boşalan kamudaki önemli görevleri bu kez başka tarikat ve cemaat mensuplarının paylaştığı da bir sır değil.
İmparatorluk, hilafet özlemleri bugün de dile getiriliyor.
Oysa Türkiye’yi ileriye götürecek olan Atatürk’ün açtığı yoldan ilerlemesidir.
Aksi yönde gidiş Türkiye’yi demokrasiden, laiklikten, bilimden, akıldan, insan haklarından, kadın-erkek eşitliğinden uzaklaştırıp Ortaçağ karanlığına gömmekten başka bir sonuç doğurmaz.
Bu nedenle Türkiye Atatürk devrimlerine sahip çıkmalıdır.
Atatürk devrimleri ve öğretisi yeni nesillere aktarılmalı, Türkiye aydınlık yolundan dönmemelidir.
Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerinde yükseldiği üç temel devrim önce saltanatın kaldırılması, sonra cumhuriyetin ilânı ve ardından halifeliğin kaldırılmasıdır.
Cumhuriyetin ilân edilmesi, saltanatın ve halifeliğin kaldırılması siyasal devrimlerdir. Bu üç temel devrimle Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal düzeni belirlenmiştir. Saltanatın kaldırılmasıyla egemenlik Sultan’dan halka geçmiştir. Cumhuriyetin ilânıyla ülkenin laik ve demokratik rejime geçmesi süreci başlatılmıştır. Atatürk, cumhuriyetle demokrasiyi eş anlamlı kullanmıştır. Hilafetin kaldırılmasıyla din ve devlet işleri birbirinden ayrılmış, din siyasetin dışına çıkarılmış ve inanç özgürlüğü güvence altına alınmıştır.
Bu devrimlerin yanında, onların içini dolduran ve tamamlayan, hukuk, yazı, dil, genel olarak yaşam tarzı ve kültürle ilgili devrimlerin tümü “Atatürk Devrimi”, “Cumhuriyet Devrimleri” ve “Türk Devrimi” olarak tanımlanır.
Bu tamamlayıcı devrimleri anımsayalım:
3 Mart 1924 tarihinde halifeliğin kaldırıldığı gün, Tevhidi Tedrisat Kanunu (Öğrenim Birliği Kanunu) çıkarıldı. Dine göre yapılan eğitime son verildi, bilime ve akıla dayalı eğitime geçildi.
Öğrenim Birliği Kanunu ulusal eğitim anlayışını getirdi. Bütün eğitim Eğitim Bakanlığı’nın yetkisine bırakıldı. Medreseler kapatıldı. Medreseler yerine imam hatip okulları ve İstanbul Üniversitesi’nde İlahiyat Fakültesi açıldı.
Aynı gün Şeriye ve Evkaf Vekaleti kaldırıldı ve bu bakanlık yerine Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu. Erkan-ı Harbiye Vekaleti kaldırılarak yerine Genelkurmay Başkanlığı kuruldu. Böylece asker ve din adamları siyasetin dışına çıkarıldı.
Halifeliğin kaldırılmasından sonra 8 Nisan 1924 tarihine şeriat mahkemeleri kaldırıldı.
30 Kasım 1925 tarihinde tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı.
17 Şubat 1926 tarihinde İsviçre’den alınan Medeni Kanun çıkarıldı. 4 Ekim 1926 tarihinde Medeni Kanun’la birlikte, Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu ve Ceza Kanunu yürürlüğe girdi.
Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesinin en önemli yönü kadın erkek eşitliğini büyük ölçüde sağlamış olmasıdır. Medeni Kanun’dan önce kadın ikinci sınıf görülürdü. Erkekler dört kadınla evlenebilirdi. Mirasta erkekler tam hisse alırken kadınlar yarım hisse alırdı. Ancak iki kadının tanıklığı bir erkeğin tanıklığına eşit sayılırdı.
9 Ağustos 1928 tarihinde harf devrimi yapılacağı açıklandı. 1 Kasım 1928 tarihinde Harf Kanunu çıkarıldı. Türkçe alfabeye geçildi.
Türkiye’nin önüne aydınlık bir yol açan Atatürk’ün hayata geçirdiği bu devrimlerdir.
Türkiye bu devrimlere sahip çıkmalı ve gelecek nesillere aktarmalıdır.