AKP iktidarı ekonomi politikaları ile derin bir yoksulluk yarattı. Yoksulluk öyle bir hale geldi ki barakadan bozma evde yaşayanların sayısı arttı.
İzmir‘de küçük çocukların öldüğü barakadan bozma evin aynısının İstanbul’un göbeğinde de var olduğu ortaya çıktı.
Türkiye’nin en zengin şehri İstanbul’daki bu ev Sultangazi ilçesine bağlı Habibler Mahallesi’nde.
Gazete Oksijen‘den Mine Şenocaklı mahalleye giderek Türkiye’deki fakirliğin ne hale geldiğini gösteren bir habere imza attı.
Gazeteci Şenocaklı, yanındaki fotoğrafçı arkadaşının evi görünce, “Burası gerçekten ev mi?” deyip bu soruyu da Mahalle Muhtarı Hakan Taşçı’ya sorduğuna utandığını belirtti.
Şenocaklı, bu barakadan bozma evde üç çocuğu ile yaşayan 28 yaşındaki Duygu Taşkıran ile konuştu. 16 yaşında ilk çocuğunu kucağına alan yani istismara uğrayan Taşkıran‘ın 12 yaşında Ela Su, 11 Yaşında İrem Su ve 7 aşında Poyraz Efe isimli çocukları ile bu barakadan bozma evde yaşıyor.
Fakirlik içinde boğuşan Taşkıran‘ın 11 yaşındaki kızının hafif zeka geriliği 7 yaşındaki oğlunun da hiperaktif bozukluk nedeniyle psikiyatrik tedavi alıyor.
“BİR BEN AÇIM DİYEMİYORUM”
Şenocaklı, kapıdan içeri girer girmez evdeki çok sayıda kedi ile karşılaşınca Taşkıran‘ın yürekleri dağlayan cümlesini şöyle aktardı:
- “Ne yapayım, günahtır evime sığınmışlar. Ben bu kedilerin sayesinde hayattayım belki de. Çocuklar açız’ diye ağlıyor, kediler ‘açız’ diye miyavlıyor. Bir ben ‘açım’ diyemiyorum!..”
“ÇOCUKLARIMI OKUTMAK İSTİYORUM”
Taşkıran, çocuklarını okutmak istediğini de şu sözlerle anlattı:
- “Ben çocuklarımı okutmak istiyorum. İstiyorum ki, insanlar ‘Bak kadına, bu durumda bile çocuklarını okutmuş’ desin. En çok da Hakan Abi desin istiyorum. Bize çok destek oldu. Çocukların okul formalarını, montlarını, ayakkabılarını hep o getirdi. Daha dün, büyük tüpümüzü aldı”
Şenocaklı, Taşkıran‘ın iki nikahsız evlilik geçirdiğini ve eşlerinden hiçbirinden yardım almadığını dile getirdi. Taşkıran‘ın babasının kanser hastası olduğu ve annesinin hem babasına hem de engelli dayısına baktığı öğrenildi.
4 BİN LİRALIK KİRASINI ÖDEYEMEDİ
Taşkıran‘ın aldığı paraysa bir çocuğu bile bakmaya yetecek kadar değil. Taşkıran, “Her ay Sosyal Hizmetler’den 6 bin 500 lira alıyorum, ama bu ay alamadım. Evrakları yenilemek gerekiyormuş, geciktirmişim… Bu yüzden kirayı da ödeyemedim hâlâ… Ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Sultangazi Belediyesi’nden de 1000’er liralık market kartı geliyor” ifadelerini kullandı.
Taşkıran‘ın çocukları ile kaldığı, kapısı ve camları kırık barakanın kirasıda 4 bin lira.
Taşkıran, çalışmak istediğini söylese de şu acı cümleleri kurdu:
- “İzmir’deki yangını biliyorsunuz. Ya ben işteyken başlarına bir şey gelirse çocukların? Nasıl bırakırım onları evde yalnız?”
Taşkıran’ın evde ayakkabı bacağı yaparak aylık 3 bin lira kazandığı öğrenildi.
Taşkıran‘ın bu ay alamadığı 6 bin 500 liralık sosyal yardımı, belediyelerden aldığı 2 bin lira ve kendi kazandığı para ile toplam geliri 11 bin 500 lira.
Taşkıran, yoksulluğun ne kadar büyük bir acı olduğunu da ‘ekmeğin içinde tavuk‘ isteyen çocuğunun sözleri ile anlattı. Taşkıran şunları ifade etti:
“BAZEN İNTİHARI DÜŞÜNÜYORUM”
- “Belediyeden market kartları gelince, ayda bir tavuk alıyorum. Geçen ay alamadım, büyük kızım bana çok yüklendi, ‘Neden almi- yorsun?’ diye… Nasıl alayım? Bir tavuk 150 lira. Beslenme çantalarına bazen ekmek arası domates koyabiliyorum, bazen koyamıyorum. Ne yapayım, yok! Çocuklar sürekli soruyor- lar, ‘Herkesin ekmeğinin içinde tavuk var. Bizimkinde niye yok?’ diye. Bazen öyle kötü oluyorum ki, intiharı düşünüyorum. Aslında sık sık düşünüyorum, ama sonra aklıma çocuklarım geliyor. Bensiz ne yaparlar, kim bakar onlara?