Alevilik, İslam’ın “içinde” ya da “dışında” gibi anlamsız tuzaklar ve “Ali’siz Alevilik” gibi söylemler tek kelimeyle resmi Vahabi-Selefi, Türk İslam din ideolojisine hizmet eden ayrıştırıcı, daraltıcı, dışlayıcı, temelsiz tanımlardır.
Alevilik; Edep-Erkan-Yol gereği İkrar, Dar-Didar, Vahdeti Vücud, En’el Hakk, Cem ibadetleri/muhabbetleri, Dört Kapı Kırk Makam öğretisi, İnsan-ı Kamil, Rızalık, Lokma, Hızır, Hakk-Muhammed-Ali Sevgisi, Kerbela, 12 Hizmet, Gülbang, Deyiş, Duvaz-ı İmam, Semah, Musahiplik Kurumu, Dedelik Kurumu, Aşıklık, Ozanlık ve Zakirlik geleneği, Hızır ve Yas Oruçlarını inanç dairesinin içine alan, insan merkezli batıni felsefi inanç yoludur.
Bu kadim yol; Pir-Rehber-Mürşidlerin, Ariflerin, Aşıkların, Sadıkların, İnsan-ı Kamillerin leblerinden çıkan ayetlerde hayat bulan yol kuralları, kişiyi başta kendi vicdanıyla sınar. Hakk-Muhammed-Ali Yolu öğretisinin ilk kuralı-kapısı ikrardır. İkrar kişiyi ailesi ve bağlı olduğu toplumla rızalık temelinde ortaklaştıran, yardımsever ve barışık hale getiren temel ilkedir.
Alevilik; “Yol bir, sürek bin bir” düsturuyla farklılıkları bir arada yaşatma inancı ve kültürüdür. Bu nedenle yola hizmet eden kişilerin kafasına göre Aleviliği tek tipleştiren, otoriter ve baskıcı kimselerin bilgiçlik taslamasına müsaade etmez!
Aleviliğin beslendiği yer erenler meydanıdır. Dem; bu meydanın meyvesidir, sözdür, muhabbettir, olgunlaşmadır. Dem; ham ervahlıktan çıkmaktır, pişmedir, ateştir, aşktır, nefestir, kendinden geçme, gerçeğin sırrına ermedir…
Dem; bilgeliktir, tevhittir, hakikattir, marifettir, muhabbetin gıdasıdır.
Aleviliği kendi doğal akışından çıkarmak isteyen akımlar her dönem olmuştur. Bu akımlar siyasal amaçlarla toplumsal bütünlüğü parçalamak isteyen odaklardır. Günümüzde de bu bozguncu akımlar (başta Bektaşi tarikatı) Kültür Bakanlığı tarafından kurulan Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı (ABKCB) çatısı altında misyonerlik faaliyetlerini sürdürmektedirler.
Bu başkanlık, genç nesli Alevilikten soğutmaktan ve Alevileri bölmekten başka bir işe yaramıyor. Siyasal İslamcı yapılanması ile ABKCB Alevi toplumunun içine nifak tohumları ekerek asimilasyonda başarılı olmak istiyor.
Bugün Alevileri bekleyen büyük tehlikenin temel dayanaklarını üç ana başlıkta toplayabiliriz:
– Aleviliği İslam’ın özü görerek Emevi Sünniliği öğretisi üzerinden asimilasyonu sağlamak isteyenler.
– Aleviliği soy sop gözetip Şiileştirerek, devşirme gayreti içinde olanlar.
– Aleviliği geleneksel, inançsal, kültürel, evrensel ve batıni-felsefi kimliğinden soyutlayarak, İslam dışı ilan edenler.
Bu üç siyasal odak, tarihsel mirasları gereği Bin Yıldır Anadolu topraklarında yaşayan Alevilerin batıni felsefi inanç ve kültürlerini yok etmeye uğraşıyor. Alevilik öğretisi olarak kabul edilen Hakk-Muhammet-Ali Yolu-Edep-Erkanı, Sünnilik ve Şiilik ile taban tabana bir zıtlık içerdiği ya bilinmiyor ya da görülmek istenmiyor. Alevi deyiş ve nefeslerinde dile getirilen Şahı Merdan Ali, Haydar-ı Kerrar, Ahmed-i Muhtar düşüncesi, ne Emevi camisinde ne de Mollaların mescidinde kabul edilir değildir.
Geçmiş solculuğunda bir toplumsal güç yaratamamış, işçisine, köylüsüne, halkına yabancılaşmış sekter solcular da bu üç gruptan farklı bir şey söylediklerini zannederken, aslında onlara katılarak eklektik düşünceleriyle Alevi hareketi içinde yeniden tek tipçi bir Alevilik yaratma tuzağına düşmektedirler.
Geçmiş sol hareket te Türkiye’deki toplumsal yapıları kısmen inceleme zahmetinde bulunurken; Anadolu’nun aydınlanmacı toplumunu görmezden gelme basiretsizliğini göstermiştir. 1990’larda Alevi örgütlülüğü oluşurken sol hareket içindeki bu sekter solcularımız da Aleviliği materyalist bir bakış açısıyla değerlendirerek bu kadim inancı örselemişlerdir. Hatta Aleviliği Ateizm olarak algılamışlardır.
Aleviliğin kendine özgü öğretisi, felsefesi ve kültürü vardır. Hiçbir din ve inancın içine sığmayacak kadar evrensel; hiç bir din ve inancı da dışlamayacak kadar özgündür.
Alevilik etkilendiği tüm kaynak ve unsurları akıl ve gönül süzgecinden geçirerek kendi yol öğretisi ve inancıyla harmanlayıp, yeniden yorumlayarak tanımlamış, dünyevi bir inanca dönüştürmüştür.
Tam da bu nedenle, yol içindeki sürekler, kendi iç özgünlüklerini koruyarak, geliştirerek Aleviliği besleyen kaynaklara dönüşmüştür. Vardan var olmuştur Alevilik.
Cehaletin tırpanı ile Aleviliği yok etmeye çalışan tek tipçi üstencilere, asimilasyonculara, halkını küçümseyenlere bu yolun kadim tarihi hiçbir zaman izin vermemiştir.
Aleviliğin tek tipleştirilmesini, içindeki renklerin ve süreklerin homojenleştirilmesini hedefleyen yaklaşımlara ve tanımlara, bölücü-ayrılıkçı girişimlere Alevilik kapalıdır.
Bugün Cemevlerine çöreklenmiş ve bu kutsal mekanları çıkar kapısı gören, Siyasal Alevicilik yapan, Cemevlerini STK’lar aracılığıyla egemenliği altına alan öncüler, köhne düzenin değirmenine su taşımaktadır. Bu unsurlar Cemevlerini gerçek mecrasından çıkarmayı hedeflediğine tanıklık ediyoruz. Alevi örgütlülüğü ve inanç kurumları bir reorganizasyona ihtiyaç duymaktadır.
Yol cümleden uludur!
Aşkı muhabbetle…