”Düş bir yaş dalından düşerse
Nereye düşer hiç düşündünüz mü?
Yerde bir iz kalmayacak mı izdüşüm?
Düşen yaş dalından düşünce
Gözlerinizdedir pınarı
Bir yaş bir daldan düşünce
Kökündedir yaşı
Bir yaş düşer bir daldan
Hepimizin ölen arkadaşı
Ve çok eskilere dair bir düşünce”
CAN YÜCEL
Bir Ananın Kazdağları’nda gözyaşları içinde çığlık atarak evladına sarılır gibi, rant hırsıyla katledilen ormanda dalları kesilen ağaca sarılıp ağlamasını görünce insanlığımdan utandım.
Anadolu insanı için ağaç yaşam kaynağıdır. Türkmenlerin inançlarında ve kültürlerinde Ağaç kültü (Kült, ilkel inançlardan ilahi ve beşeri dinlere kadar bütün inanç sistemleri içinde görülür.) kutsal bir inanış olarak hayat bulur. Doğada bazı gizli güçlerin bulunduğuna inanılır. Doğanın varlıkları birer ruha sahiptirler.
Türkmenlerde medeniyetin beşiği olarak kabul edilen ağaca ve ağaç sevgisine çok önem verilir. İnanç sistemlerinde kutsal ağaçlar vardır ve bu ağaçlar Tanrı’nın simgeleri arasındadır. Bu ağaçlar gökte bulunan ve Tanrı’nın yaşadığına inanılan cennete kadar yükselmektedir.
Bundan dolayı kıyamazlar ağaca… Kıyamazlar ormana… Kıyamazlar canlılara… Yaradılan’ı severler Yaradan’dan ötürü! Hatta hayattan kopmuş, kurumuş ağacı keserken dahi hem kesecekleri ağaçtan hem de doğadan rızalık alırlar.
İşte o ananın gözyaşı bundandır. O gözyaşları ateş olur insan olanı yakar. O ananın çığlığı bundandır. Yer gök iniler her daim o sesle.. Duyuyor musunuz?
KENTE GÖÇ VE AĞAÇ
Gidin Sarıyer sırtlarına, gidin Tarabya sırtlarına Anadolu insanının nasıl da evlerinin önünü ağaçlarla süslediğini görün.
Betonlaşma olmadığı zamanlarda İstanbul Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi, Kağıthane, Ayazağa, Alibeyköy’de vb. ağaçlık evler vardı. Lakin yağmacı bezirgan sermaye güçleri buralardan ağaçları söküp attı. Yerine beton yığınlarını diktiler.
Bu doğa ve çevre düşmanları doymak bilmiyor. İstanbul gibi metropol kentlerde yurttaşlarımızın nefes alma, dinlenme alanları bile işte bu caniler tarafından talan edildi. Kent insanı artık nefes alamıyor. Şimdi de köylerimize, dağlarımıza, orman alanlarımıza dadandılar bu gözü doymayan mahluklar.
YURTTAŞ DİRENİYOR, BUNLAR DİRETİYOR
Başta Ege bölgemiz olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanını yağmalayıp talan edenler aynı zamanda yasa da tanımıyorlar. Siyasi iktidar tarafından maden alanı olarak ruhsat verilen birçok yere mahkemelerde durdurma kararı verilmesine rağmen yandaş müteahhitler yıkıma, kıyıma devam ediyorlar.
Yöre halkının direnişi bunları durduramıyor. AKP-MHP iktidarından aldıkları gücü ve desteği kullanan sermaye güçleri pervasızlaştı. Ne yazıktır ki devletimizin güvenlik güçleri de halkın yanında olması gerekirken; yurttaşlarımızın direnişini kırmak için yandaş müteahhitlerin yanında yer alarak halka zulmediyor.
Cengiz Holding’in Bayramiç’te hayata geçirmek istediği Halilağa Bakır Madeni Projesi yüzünden 3 ilçe ve 60’a yakın köyün kullandığı su kaynakları tehdit altında.
Mitolojide “Bin Pınarlı İda Dağı” olarak geçen Kazdağları’nın şifalı suları, şimdilerde siyanürle zehirlenme tehlikesi yaşıyor.
Oksijen deposu eşsiz ormanlara can katan o pınarlar, şimdi kesilen ağaçlara ağlıyor.
Doğu Karadeniz’de, Ege’de İç Anadolu’da yıllardır direnen Akbelen’liler maden arama faaliyeti adı altında yapılan ağaç katliamı, kronik bir tercih sorununun devamıdır.
AKP-MHP iktidarının bu tutumu, doğamızı ve doğal kaynaklarımızı feda etmek uğruna rant devşirme ısrarından kaynaklanmaktadır.
Ağacı odun, çiçeği ot, kadını et algılayan bir zihniyetin ürünüdür bu yaşadıklarımız…
Doğal hayatları ellerinden alınan tüm canlılar adına dalları kesilen ağaca sarılarak gözyaşları döken Anadolu kadınının ahı yerde kalmaz.
Yeter! Bu yağma ve talan düzeni yok olsun artık.
Allah gözünüzü doyursun!