Arkeologlara göre kedi muhtemelen çömlekçinin ateşe vermeden önce sürahiyi güneşte kurumaya bıraktığında iz bırakmıştı. O anda yüzey hâlâ yumuşaktı ve bu da hayvanın “sanatsal” izinin korunmasına izin veriyordu.
Kuzey Carolina Üniversitesi’nden arkeolog Shimon Gibson, “Kedinin sadece sürahinin üzerinde dinlenmediğini, ‘hamur yoğurduğunu’ düşünüyoruz, çünkü baskı pençelerinin uzatılmış olduğunu gösteriyor, dolayısıyla ham kilde derin izler bıraktılar” diyor Zion Dağı’ndaki kazıların liderlerinden biriydi.
Kedi ayak izinin bulunduğu sürahi muhtemelen su, şarap veya zeytinyağı depolamak için tasarlanmıştı. Eski bir yerleşim bölgesinde, Abbasi dönemine (MS 750-1258) ait diğer çanak çömleklerle birlikte keşfedildi ve parça yaklaşık dokuzuncu yüzyıla tarihleniyor.
Yani bu kedi Kudüs’te, Abbasi Halifeliği döneminde, şehrin İslami yönetim altında olduğu ancak çok kültürlü kaldığı, Yahudilerin ve Hıristiyanların da burada yaşadığı ve tabii ki kedilerin yaşadığı bir dönemde yaşadı.
Gibson, “İlk İslami kaynaklarda kedilerden bahsediliyor ve ayrıca Hz. Muhammed’in kedilere karşı büyük bir sevgisi olduğu söyleniyor” diye vurguluyor.
Arkeologlar, İsrail topraklarında tarih öncesi çağlara kadar uzanan kedi kalıntılarını defalarca buldular. Abbasi döneminde kedilerin İslam kültüründe özel bir anlamı vardı, bu da onların dönemin toplumundaki önemini daha da vurguluyor.