Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Ramazan Gürbüz, “Derin yoksulluğun yaşandığı bir dönemde velilerimiz ciddi anlamda zorlanıyor çocuklarımızın defter, kırtasiye, giysi ve diğer ihtiyaçlarını karşılamak gibi. Bunun yanında çocuklarımızın beslenme çantaları boş. O nedenle Eğitim Sen olarak çocuklarımıza bir öğün sağlıklı yemek verilmesi talebimiz var. Öğretmenlerin çok ciddi sorunları var. Barınma sorunu var. Malatya’da gördüm, öğretmen konteyner kenti bulunuyor. Kış geliyor, öğretmenlerimiz sağlıkla eğitim-öğretim vermeleri veya okullarına gidebilmeleri mümkün değil” dedi.
Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Ramazan Gürbüz, bir dizi ziyaret kapsamında Malatya’ya geldi. Eğitim Sen Malatya Şubesi’nde açıklamalarda bulunan Gürbüz, eğitimde yaşanan sorunları değerlendirdi.
“ÖĞRETMEN ARKADAŞLARIMIZA PSİKOLOJİK DESTEK VERİLMESİ ÖNEMLİ”
Ramazan Gürbüz şunları söyledi:
“6 Şubat depreminden sonra yıkımların yoğun yaşandığı başta Malatya, Hatay, Adıyaman, Maraş’ta 2024- 2025 eğitim ve öğretim yılının açıldığı 9 Eylül itibarıyla Eğitim- Sen Merkez Yürütme Kurulu olarak bu illerdeyiz. Malatya’da okullarımızı gezdiğimizde, okulların hijyenik olmadığını, temizlik hizmetlerinde ciddi bir aksama olduğunu tespit ettik. 500, 600, 800 bin öğrencinin olduğu ve onlarca öğretmenin görev yaptığı okullarda birinci koşul hijyen, temizliktir. Bu konuda eksikler olduğunu gözlemledik. Çocuklarımızın eğitim gördüğü okulların birçoğunda güvenlik görevlisinin olmadığını tespit ettik. Öğretmen arkadaşlarımızın ciddi sorunları var. Burası bir deprem kenti yakın bir tarihte yaşanan deprem sonrası aslında öğretmen arkadaşlarımıza psikolojik destek verilmesi son derece önemli.”
“LAİK EĞİTİMİ YOK EDERSEK BU ÜLKEDE BARIŞI YOK EDERİZ”
Gürbüz, müfredat programının değiştirilmesini eleştirerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu öğretim yılında uygulanmak üzere müfredat programı değiştirildi. Müfredat programının ismini de yaldızlayarak ‘Maarif Modeli’ diye lanse edildi. Bir ısrarl, ‘bir ülkede dil her şeydir. O dilin yaşatılması çok önemlidir’ derken Arapça ve Farsça’ya duyulan özlemle ‘Maarif Modeli’ denilmesinin anlamlı olduğunu düşünüyoruz. Laik eğitimi hedef alan bir tutum ile müfredat programının bilim dışı, biz yaptık oldu bittiye getirmek suretiyle 18 milyon öğrenciye bu şekilde bir eğitim modelinin, eğitim içeriğinin dayatılması kabul edilemez. ÇEDES programı var, hala devam ediyor. Okullarda imam, vaiz gibi din görevlilerinin görevlendirilmesini kabul etmek mümkün değil. Okullarda dersi öğretmenler verir, din görevlilerinin kendi görevleri vardır. Son derece saygındır, buna en ufak bir itirazımız yok. Kendi alanıyla ilgili çalışmaları yürütür ama okul iklimi din görevlilerinin gelip ders vereceği alanlar değildir. ÇEDES programı adı altında kimi tarikatlarla, kimi cemaatlerle yapılan protokollerin derhal son bulmasını istiyoruz. Laik eğitimi yok edersek bu ülkede barışı ve birlikte yaşamı yok ederiz. Bu kadar önemli ve kritik bir mesele. Mesleki Eğitim Merkezleri kanalıyla örgün eğitim çatısı altında olması gereken öğrencilerimiz ve çocuklarımız staj, çıraklık eğitimi, meslek öğretimi gibi adlar ile tamamen kontrol dışı yerlerde çalıştırılıyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. 18 yaşın altı çocuktu, bunların olması gereken yer okuldur, örgün eğitimdir. Yani devam zorunluluğu olan okullarda olmalıdır. Çocuklarımızın üç kuruş para için hiç olmaması gereken ortamlarda ucuz iş gücü olarak kullanılması kabul edilebilir değildir.
“BİR ÖĞÜN SAĞLIKLI YEMEK TALEBİMİZ VAR”
Derin yoksulluğun yaşandığı bir dönemde velilerimiz ciddi anlamda zorlanıyor, çocuklarımızın defter, kırtasiye, giysi ve diğer ihtiyaçlarını karşılamak gibi. Bunun yanında çocuklarımızın beslenme çantaları boş. O nedenle Eğitim Sen olarak çocuklarımıza bir öğün sağlıklı yemek verilmesi talebimiz var. Bu ülkenin kaynak ve gücünün buna fazlasıyla yeteceğini ifade ediyoruz. Öğretmenlerin çok ciddi sorunları var. Barınma sorunu var. Malatya’da gördüm, öğretmen konteyner kenti bulunuyor. Öğretmenlerimiz burada yaşamlarını sürdürüyor. Kış geliyor, öğretmenlerimiz sağlıkla eğitim öğretim vermeleri veya okullarına gidebilmeleri mümkün değil. Barınma sorunu deprem bölgelerimizde ivedi olarak çözülmelidir. Deprem dışındaki yerlerde de konut kira fiyatlarının korkunç derecede artmasıyla öğretmenlerimiz aldıkları maaşın yarını, üçte ikisini kiralara vermek zorunda kalıyorlar. O nedenle ekonomik anlamda insanca yaşayabileceğimiz bir ücreti istiyoruz.”